Dönüşümün 5 aşaması


Herhangi bir konudaki problemi çözerken başlangıçtan sona kadar takip ettiğimiz bir yol var,
1) Problemi Reddetmek; bu aşamada problemin varlığı bile bilinçli/bilinçsiz olarak reddedilir.
2) Problemin Kabulü;
3) Pazarlık; problem kabul edilmiştir fakat olay olduğu haliyle onaylanmamıştır. konuyla ilgili pazarlık sürecindeyizdir, “ama” ile başlayan cümleler kurulur, “böyle olsa/olmasa daha iyi olur”lar başlar.
4) Depresyon; problem çözülemediğinden dolayı kişi depresyona girer, ümitsizlik, isteksizlik, hayattan tat alamama, asabiyet, kırgınlık, kızgınlık gibi sağlıksız haller görülür. aslında bu durum yukarıdaki üç aşamadan daha da iyidir, çünkü çözüm yakındır.
5) KABUL; bu aşamaya geldiğinde şartsız kabul oluşmuştur. ve mevdut duruma razı olma hali vardır. sağlıklı halinde ise tasavvufdaki Rıza Makamı’na ulaşmıştır…
Bütün problemlerimizin çözümünün ortak anahtarı “KABUL”dür. ne kadar erken kabul edersek o kadar kısa zamanda sonuca ulaşırız.
Problemi kabul,
Hastalığı kabul,
Diğer insanları kabul,
Hepsinden önemlisi kendini olduğu gibi kabul…
Son yıllardaki bilimsel araştırmalar bunu doğrulamaktadır. birçok hasta hastalığını kabul ederek hastalığından kurtulmuştur. Ho’oponopono’nun ve kuantsal şifa yöntemlerinin çıkış noktası da budur.
Kabulden sonra bu problem’in hayatına neden girdiğini fiziki veya spiritüel olarak fark etmek etkiyi on kat daha artırmaktadır.

Çapraz Düşünce Tekniği


Önce problemi tespit edersiniz.  Sonra alfabenin harflerini ele alırsınız; A, B, C, D, E, F diye.  A harfiyle başlayan bir kelime, mesela “armut”. Seçtiğimiz kelimenin mutlaka somut olması gerekiyor. Yani “anlamak” olmamalı; “armut” olabilir. B harfiyle başlayan “brokoli”, C ile “cam”, D ile “davul”, E ile “et” mesela. Kelimeleri koyduk. Sonra bu kelimelerle ilgili özellikleri çıkaralım. Armudun özelliklerini sayalım: Bir şekli var, tatlı, sapı var, kabuğu var ve sulu. B harfinde ne vardı? Brokoli; yeşildir, kıvır kıvırdır, kış sebzesidir. C harfinde cam; gözlük yapılır, kırılır, pahalıdır. Bunları çoğaltabilirsiniz. Bütün alfabeyle de yapabilirsiniz ama 5, 6 harf yeterli olur genelde. Şimdi problemi bu yuvarlağın tam ortasına yerleştirelim. Problem neydi? Patronunuzun sizden çok kısa sürede yapmanız için kapasitenizin üstünde bir iş istemesi. Bu sorunu bir şekilde çözmeniz, yeni fikirler üretmeniz lazım. Şimdi biz ne yapmıştık? A harfiyle ilgili armut kelimesini bulmuştuk ve armudun çeşitli özelliklerini sıralamıştık. Armut bir form sahibidir, dedik değil mi?
Problemimizle bağdaştıralım. Patronumuzun bize verdiği işin formu nedir? Çeşitli formlar oluşturmak faydalı olabilir mi? Bu yöntemle “mind-map” dediğimiz bir akıl haritası çıkarmak çok önemli. Bir daire çizin ve ortasına probleminizi yazın. Sonra problemin olduğu dairenin çevresine bulduğunuz nesnelerle ilgili özellikleri yazın.
Beynin nöronları birbiriyle ilişkili problemleri çabucak birleştirecektir. Örneğin armudun form özelliğinden yapacağınız işin boyutlarını belirlemeniz gerektiğini çıkarabilirsiniz. Buna “Çapraz Düşünce Tekniği” deniyor. Zihninizi zorlayabildiğiniz kadar zorlayın. Bu beyin fırtınası ilk başta biraz yavaş gider ama daha sonra zihin hızlanmaya başlar.
Eğer çözemediyseniz problemi düşünmeyi bırakın. Yemek yiyin, duş alın, dışarı çıkıp biraz temiz hava alın.  Göreceksiniz ki ilham, inanılmaz bir şekilde kendiliğinden gelecek.  Buna da “Arşimet Tekniği” diyoruz,  Düşüncenin kuluçkaya yatırılması…

Alıntı

DNA / RNA’larda Kayıtlı Bilgilerin Anahtarı: Solfeggio Frekansları


Düşüncenin ve ilgili biyolojik yapıların, gelişimi için çeşitli teknikler vardır. Simya eski çağlardan bir örnektir ve karanlıktan ışık yaratma bilimidir. Simyanın asıl amacı kurşunu altına çevirmek değil, insan fizyolojisini, altın ışığa çevirmek yani ışık bedeni yaratmaktır. Bugün DNA ‘da saklı potansiyeli canlandırmak için koşulsuz sevginin, ses ve niyetin özel kombinasyonları kullanılıyor. Bu bağlamda ya bilinçli tekâmül ya da güçlerimizin yanlış kullanımı ile yok olmak arasında karar vermemiz gereken bir kavşaktayız. DNA bizi Galaktik Kaynağa bağlayan ama maalesef toksinler ve travma ile kalitesi düşen bir antendir.


Kendimizi iyileştirebileceğimiz bir gerçektir. Şöyle ki, bedenimizi O Yüce’nin enerjisi ile dengeye getirdiğimiz zaman, şifa veren güneş içimizden doğar. Bu şifa veren enerjileri tasavvur ederek onlara uyumlanabiliriz. Ancak, sadece içimize bakarak şifalanmak mümkün değildir. Asıl önemlisi, koşulsuz sevginin içsel tutumunu benimseyerek, şifa veren güneş ile sesimizi de kullanarak kendimizi dengeye getirmemizdir. Bunu gerçekleştirmek için kullanılan pek çok dijital aleti başta Ruslar olmak üzere Amerika, Almanya, Fransa büyük bir hevesle geliştiriyorlar. Fakat her bireyin kendisi için en uygun olan ses kendi sesidir. Çünkü hançeremizin uzunluğu ile bedenimiz arasında özel bir orantı vardır ve o sesi çıkarırken dilimiz, damağımızda en doğru yerlere temas eder.
Solfeggio ölçeği
Solfeggio ölçeği denen bir ses dizini var. Bu şifa ve kaynakla uyum için kullanılan altı notalı bir ölçektir. Bu altı notanın kutsal setinin dünyayı biçimlendirmek için, Yaratıcı tarafından kullanıldığı kabul ediliyordu. Bu bilgilerin, halkın onları öğrenmek için hazır olmadığı gerekçesiyle orta çağda Roma Kilisesi tarafından ortadan kaldırıldığı veya saklandığı rivayeti vardır.
DNA’ nın aktive edilmesinde Kuşların ve Yunusların dili veya Yeşil Lisan denilen ve sesli harflerden oluşan bir genetik koddan yararlanılır. Bu beş sesli harf DNA ve RNA ‘yı temsil eder ve onları tonlayabilen, bu sesleri işitebilen ve istekli olan herkesin DNA ‘sını daimi olarak aktive eder. Orta Amerika’da birçok yerli geleneklerde kaynağın, sadece beden-zihin-ruhu iyileştirmeyen ayrıca da ölümsüzlük sağlayan ve GE olarak bilinen bir frekans yaydığına inanılır.
Solfeggio Frekanslarının Su Kristalleri Üzerindeki Formasyonları
Yaşamın anahtarı müzikal doğadadır. Yaşam, kuşların dili olarak bilinen konuşma türü ile birlikte kullanmak üzere dizayn edilmiştir. Bu güçlü kombinasyon doğru bir şekilde kullanıldığında ışık bedeni inşa etmek için potansiyel DNA ‘yı akort ve aktive eder. Uyuyan DNA ‘nın aktive olması ile birçok genin yeniden düzenlenmesi, hem bilinçliliği, hem biyolojiyi eş zamanlı olarak dönüştürür, fiziksel sonuçlar meydana getirir. Başlangıçta insanlar grup bilinçliliğine yakın bir şekilde bağlantılı idi. (hiper iletişim). Bireyselliği denemek için bu hiper iletişimi tamamen terk etti. Şimdi grup bilinçliliğinin ağını yeniden kazanma çabasındayız. Bu, DNA ‘mız aracılığı ile tüm bilgiye erişeceğimiz bir ağdır. Morfik rezonans ile de bağdaşan bu ağ tıpkı internette olduğu gibidir. DNA ‘da aslında biyolojik bir bilgisayardır. Ona veri yükleyebiliriz, veri indirebiliriz hatta diğer katılımcılara e-mail gönderebiliriz.
Son yıllarda gelişen nöroloji  artık kendi kendimizi programlayabileciğimizi dile getirmektedir. Her frekansın ayrı ayrı işlevleri olduğu bilim dünyasında da kabul edilmekte. Suçluluk, pişmanlık,ilişkiler, kapanıklık ya da epifiz bezinin aktivasyonu için uygun frekanslarla tedaviler günümüzde yapılabiliyor. Frekans boyutunda oluşmuş bir tıkanıklık madde boyutuna aynen yansıyor.
-Nasıl dinlenir
1. İlk dinlemede yatarak ve çok rahat bir pozisyonda olun.
2. Sesi tolere edebileceğiniz en yüksek düzeye çıkarın
3. Başınızın arkasında tokat atılmış gibi bir his duyabilirsiniz, audio bitene kadar yavaşça hafifleyecektir.
4. Dinleme bittikten sonra hafif bir bulantı olabilir. Baş ağrısı başlayabilir. Bu etkile beyninizin iki yarısı arasında oluşan yeni sinir bağlantıları nedeniyle meydana gelmektedir. Bu durumdan zevk alın çünkü aydınlanma süreciniz başladı.
5. baş ağrısı için kesinlikle ağrı kesici almayın. Bu çok çok önemlidir. Bu durumun yeni oluşan sinir ağı yolaklarına bağlı olduğunu anlamanız gerekir.
6. Vücudunuz tam olarak iyileşene kadar 12-16 saat uyuyacaksınız. İyileşme sırasında bir miktar yorgunluk hissedeceksiniz fakat bu işlemi 5-6 hafta devam ettirmeniz gereklidir.
7. Başta uyuşma, çok fazla yorgunluk hissederseniz dışarıya çıkın ve derin nefes alın. Bundan sonra çok fazla yenilenmiş hissedeceksiniz.
8. Bol su için ki vücuttaki toksinlerinizi atın. Bu dönemde çok fazla proteine ihtiyacınız olacaktır.
10. Bu audioyu hiçbir etki hissetmeyene kadar dinleyin. Bu durum, artık sizin aydınlanma için gerekli potansiyeliniz olduğunun işaretidir.
11. İyileşme süreci sırasında çakralarınızın çoğu aktive olacaktır. Telepatik, iyileştirici güçler vs daha güçlü olacaktır.
Eğer başınız ağrıyorsa Rast makamında bir eserin frekansı sizi rahatlatacaktır. Ayaklarda yaşanan bir rahatsızlıkta ise Uşşak makamı şifa olacaktır. Solfeggio Frekanslarıda bu tarz uygulamalara örnek olarak verilebilir.
01 – 174 Hz – Foundation
02 – 285 Hz – Quantum cognition
Ut – 396 Hz – Kederi sevince çevirmek
Re – 417 Hz – Uyumlanma süreçlerini hızlandırmak
Mi – 528 Hz – Dönüşüm ve mucizeler (DNA onarımı)
Fa – 639 Hz – Bağlantılar ve ilişkileri dengelemek
Sol – 741 Hz – Kendini ifade ve çözüme erişme
La – 852 Hz – Ruhani duruma geri dönüş
09 – 963 Hz – Numinous accord

Tanımlanmış olan bu frekanslarla kendimizi akort edebiliriz. Böylece frekans boyutumuzdaki parazit kayıtları temizleyip an’ı yaşamamıza ket vuran engeli ortadan kaldırmış oluruz. Niceliksiz ve niteliksiz, olarak seyr halini yaşayabilmek adına sonsuz alemlerden açığa çıkan yollara erişebiliriz.

Solfeggio Frekansları için tıklayınız: Solfeggio Frequencies

Buradan bilgisayarınıza indirebilirsiniz: Download Kaydetmek için : Seçtiğiniz frekansın üzerine mouse’unuzın “sağ tuş”u ile tıklayınız ardından “farklı kaydet” seçeneğine tıklayınız.

Ayrıca Bkz: Wikipedia Solfeggio Frequencies

Önemli Not : Kulaklıkla Dinleyiniz !
şŞe tarafından Derlenmiştir

Şifacılık ve Ruhsal şifanın iyileştirici gücü

Kendimizi ve bedenimizi ne kadar tanıyoruz? Bu can alıcı soruya vereceğimiz cevaplar, klasik toplumsal telkinler ve eğitim ile öğrendiğimiz bilgilerle sınırlıdır.
Oysa İnsan varlığı üzerine yapılan çeşitli araştırma sonuçlarına baktığımızda, insan bedeninde birtakım enerji merkezlerinin olduğunu ve hatta bunların haritalarının bile çıkarılmış olduğunu görüyoruz. Bu enerji merkezlerini beş duyumuzla algılamamız mümkün değildir. Ancak parapsikolojik araştırmalarda çok yol almış olan Ruslar, bu enerji alanlarının bir kısmını görünür hale getiren Kirlian fotoğraf tekniğini geliştirmişlerdir. Kirlian fotoğraflarında, bu enerji merkezlerinin durumunu, duygu ve düşüncelerin niteliğine göre değişen renklerle tespit etmek mümkün olabilmektedir.
Zaman zaman toplumda pek çok kişi de, tüm canlıların bedenleri etrafında parlayan bir enerji bulutu gördüklerini ifade ederler. Bu kişiler, auranın renk ve şekil değişikliklerine bakarak, kişinin içinde bulunduğu fiziksel ve ruhsal durumu tasvir edebilmektedirler.
Bu enerji merkezleri insanın fizik bedeni üzerinde yer almayıp, fizik bedenin daha ince titreşimlerine sahip, ruhsal enerjinin fizik beden ile etkileşiminde katalizör vazifesi gören süptil bedenlerimiz (astral, esiri) üzerinde yer almaktadırlar.

SAĞLIK VE HASTALIK
Hastalıkların veya sağlık bozukluklarının çok yönlü sebepleri vardır. Görünen ve tıp tarafından kabul edilen sebeplerin yanında (bakteri ve virüsler, kötü beslenme...) bir de bağışıklık sisteminde meydana gelen güçsüzlükler söz konusudur.
Bağışıklık sisteminin ve hastalıkların yenilmesi sadece ilaç tedavilerine değil büyük ölçüde bizim ruhsal durumumuza bağlıdır. Çünkü hastalık dediğimiz süreç, temelde akışı engellenmiş bir enerjinin fizik bedenimize yansımasıdır.
Bu enerji akışındaki dengesizliklerin sebebi nedir?
Bu unsurlar direkt olarak zihin ve duygusal tavırlarımızla bağlantılıdırlar.
Zihin ve beden arasındaki ilişki öylesine bütünleşmiştir ki, psikolojik ya da duygusal sebepleri bulunamayacak hastalık yok gibidir.
Yaşamımızı giderek artan bir şekilde tehdit eden stres, hastalığı azdıran en temel faktördür. Öfke, endişe, korku, ümitsizlik, üzüntü, darılma, yalnızlık vs. strese sebep olur. Stres, içsel gerilimimizi artırır, gerilimle birlikte kaslar sıkışır. Sıkışan kaslar, kan akışını ve sinir sisteminin fonksiyonlarını etkiler. Bu düzen bozulduğunda fiziksel rahatsızlıklar başlar.
Stresin sebeplerini kendi içimizde bulmaya çalışmak ve bir dizi gevşeme egzersizleriyle bu çalışmayı beslemek tüm kasları ve sinir sistemini rahatlatabilir.
Geleneksel tıp şüphesiz bize yardım etmekte ve gerekli olmaktadır. Ancak hastalıkların sebeplerini sadece fizik beden üzerinde iyileştirmeye çalışmak, problem kökten çözülmediği için tekrar önümüze gelmesine neden olmaktadır.
Gerekli enerji sağlandığında, beden bütünüyle sağlığını yeniden kazanma yeteneğine sahiptir. Önemli olan meydana getirdiğimiz ve beslediğimiz düşünsel ve duygusal hallerdir. Kuruntular, takıntılar, olumsuz düşünce süreçleri astral beden üzerinde yoğun enerji değişimlerine sebep olmaktadır. Fiziksel beden ile astral beden arasındaki uyum bozulduğu zaman ise bizler tekrar hasta oluruz.
Dolayısıyla öncelikle zihinsel dünyamızı diri ve sağlıklı tutmanın önemini kavramamız gerekir. Hür türlü tedavi, hastalığın iyileştirilmesinde bir araçtır. Önemli olan sağlığın ve canlılığın sürdürülmesi için tüm varlığımızla pozitif bir yaklaşım içerisinde olmamızdır.

ŞİFACILIK NEDİR?
Geniş bir perspektifte baktığımızda, şifacılık, tüm evrende bulunan, ancak biz insanların gerek görgü ve tecrübemiz gerekse takip ettiğimiz metotlar nedeniyle kullanmakta yetersiz kaldığımız bazı kanunlardan, güçlerden yani evren enerjisinden yararlanmak demektir.
Gerçek bir şifacı, tedavi ettiği hastasının astral bedeniyle ileşitim kurarak, bu beden üzerindeki enerji merkezlerini harekete geçirerek şifa veren gerçek bir medyomdur.

Şifacılık uygulamaları başlıca iki ana grupta toplanır:

1) MANYETİK ŞİFACILIK
Tüm insanlarda bulunan, hepimizin kullanıp aktarabileceği, manyetik, fiziki bir güçtür.
Manyetik kuvvetin insan organizmasına etkisi bilinen bir gerçektir. İnsan bedeni tıpkı bir pil gibi elektrik üretir ve bu güç aktarılabilir. Bu etkinin en çok aktarıldığı yerler, eller, gözler, nefes, aktarılma yöntemleri ise paslar, sıvazlamalardır.
En bilinen uygulaması, bir annenin huzursuzlanan çocuğunu kolları arasına alarak sakinleştirici etkisini bebeğe yönlendirmesidir.
Aynı şekilde şifacı da, manyetik enerjisini, bedenin belirli bir bölümündeki hastalığı iyi etme amacıyla bir başkasına aktararak basit bir manyetik şifa çalışması yapmış olur.
Daha sistematik olarak yapılan manyetizm çalışmalarında izlenilen metot ise şudur:
İnsan vücudu bir polarizasyona sahiptir yani bir kutuplaşma vardır. Genellikle insan bedeninin ön kısmı +, arka kısmı -, sağı +, solu - durumdadır. Madeni mıknatıslarda artı ve eksi kutuplar karşı karşıya geldiklerinde aralarında bir çekim, aynı isimli kutuplar da karşı karşıya geldiklerinde aralarında bir itim olmaktadır. Aynı şekilde insan bedenindeki bu polarizasyonda da, aynı isimli kutupları kullanarak uyartıcı, zıt isimli kutupları kullanarak ise sakinleştirici bir etki meydana getirmemiz mümkündür. Örneğin felçli bir kolu, solda ise, (-) olması nedeniyle, biz de sol kolumuzu yaklaştırmak suretiyle felçli kolda bir uyarma meydana getirebilir ve bu şekilde polarizasyon dengesini kurmuş oluruz.

2) RUHSAL ŞİFACILIK
Şifacı bir medyom vasıtasıyla yapılan, bedensel enerjisinin ötesinde, ruhsal tesirlere aracılık etmek, ruhsal rehberler yardımıyla gelen ruhsal tesirleri hastaya yönlendirmek suretiyle yapılan iyileştirme ve tedavi şeklidir.
Ruhsal şifa uygulamalarında ortaya konan enerjinin kaynağı ruhsal şifayı uygulayan kişi değil, Ruhsal Dünya’dır. Dünyadaki hiçbir maddesel alet, bu şekilde bir şifa verebilme yeteneğine sahip değildir.
Bu güç, ruhsal dünyanın titreşimleriyle uyumlanabilme yeteneğine sahip vazifeli varlıkların aracılığı ile fonksiyonunu yapar. Bu süreçte, bizzat medyomun kendisindeki yetenekler; medyomun ruhsal tesirlere olan hassasiyeti, ruhsal aleme olan inancı ve böyle bir vazife planıyla yeryüzüne doğması çok etkilidir.
Ünlü kahin, durugörür ve şifacı medyom olan Edgar Cayce’nin hayatı ve çalışmaları bu konuya verilebilecek en güzel örneklerden biridir.
Cayce, herhangi bir yere uzanarak transa geçtikten sonra, adeta fiziksel gözleriyle görüyormuşçasına, hasta yakınında olsun ya da olmasın, hastanın astral bedenindeki dengesizliklerin fizik beden üzerinde meydana getirdiği etkileri tespit edebilmekte ve tedavi yöntemleri önermektedir.
Ancak uyandıktan sonra bunların hiçbirini hatırlamaması ve verdiği reçetelere inanamaması, her şifa hadiseninin ardında ruhun şuurlu etkisinin bulunduğunun açık bir kanıtıdır.
Özellikle Amerika’da bu konuda pek çok örnek mevcuttur. Birçok durugörür, bir kimsenin bedeninin içine, sözcüğün tam anlamıyla bakabilmekte, bedenin et ve kemik dokularının içini görebilmektedirler. Bu çalışmaya “röntgen görüşü” derler ve bu sayede teşhisler yapabilirler. Örneğin bir organın durumunu rengine bakarak tanımlamakta; sağlıklı bir karaciğer koyu kırmızıyken, sarılıklı bir karaciğer sarı-kahverengi, kemoterapi uygulanan bir bireyin karaciğeri ise yeşil-kahverengi renklerde görünmektedir.
Çevredeki kişiler tarafından hastaya yönlendirilen pozitif düşünce ve niyetler, ruhsal alemden gelen şifacı tesirler de, ruhsal şifa çalışmalarında etkili olan en önemli unsurlardır.

RUHSAL ŞİFA GÜÇLERİ NASIL ÇALIŞIR?
Ruhsal şifa uygulamalarında bilinen fizik kuralların dışındaki birtakım ruhsal yasalar devreye girmektedir.
Ruhsal bir etkinin maddesel bir kimliğe bürünmeden organizmaya etkide bulunması mümkün değildir. Dolayısıyla bir aracıya ihtiyaç vardır.
Ruhsal şifacı, medyom, ruhsal alemle irtibat halindedir. Ruhsal rehberler, şifacı medyomdaki bedensel ve ruhsal duyarlılığı kullanarak, hastanın kendi içsel benliğiyle irtibata geçmesini ve onun iyileştirici gücünü kullanarak, astral bedendeki enerji dengesizliklerinin giderilmesini, fizik bedendeki iyileşmelerin sağlanmasını temin ederler.
Bu enerji nakli olayında, medyomun nitelikleri, insanlara karşı derin bir alaka, fark gözetmeden bir sevgi ve bağlılık duyması, moral seviyesi, sezgisi, içgüdüleri de çok önemli bir yer tutar. Bu tür ruhsal şifacılık maddi çıkarlar için kullanılamaz. Gerçek şifacılar, karşılıksız hizmet etme arzusuyla bu işi yapan yüksek vazifeli varlıklardır.

EN BİLİNEN RUHSAL ŞİFA UYGULAMALARI

TEMAS YOLUYLA YAKINDAN ŞİFA
Bu tür şifacılıkta şifacılar, rehber varlıklardan gelen şifa güçlerinin ellerinden geçmelerine aracılık ederek, hastalıkla bölgeyi saptayabilir ve şifa verebilirler.
Eller hasta sahanın civarına yaklaştığı vakit, kuvvetli bir sıcaklık veya soğukluk duygusu hissedilir. Eller o sahadan uzaklaşınca bu duygu kaybolur. Hasta, bu sıcaklığı veya soğukluğu, derinlere nüfuz eden bir güç olarak hisseder.
İşte bir hastanın şifa uygulaması esnasındaki deneyimleri; 

“Ruhsal şifayı yıllardır duyardım ve inanıp inanmamak konusunda değişken hislere sahiptim. Doktorların iyileştiremediği iki ciddi sorunum olduğunu bilen arkadaşlarımdan birisi bana bir randevu ayarladı. Kuşkulu hisler içerisinde gittim. Fakat şifacı üzerimde çalışmaya başladıktan yaklaşık üç dakika sonra tüm şüphelerim kaybolmuştu. Çok derin bir güven duyuyordum. Gevşediğimi ve korkularımın kaybolduğunu hissediyordum. Bu, soğuk bir günde insanın içini ısıtan güneş gibi bir histi. Daha sonra çekilmeler olmaya başladı. Bunu boyun kısmımda hissediyor fakat zihnimde görüyordum. Sanki dokuları hareket ettiren, düzenleyen parmaklar var gibiydi. Daha iyi bir kelime bulamadığım için ‘parmaklar’ diyorum. Bu belki de boynumda çalışan bir enerji alanıydı.... Organlarımın kıpırdadığını hissedebiliyordum. Kalın ve ince bağırsaklarım çalkalanıyor, içlerinden hava ve gıdalar geçiyordu. Kuyruksokumum sanki o bölgede çok fazla kan ve enerji varmış gibi kıpırdıyordu. Aynı zamanda kendime güven ve genel bir huzur hali de hissettim. Artık kendimi daha önceki gibi dağınık ve cansız hissetmiyordum.”

gnoxis.com