Tüccar, üçüncü eşini de severdi. Ondan her zaman gurur duyar, arkadaşlarıyla tanıştırırdı. Ancak onun başka bir erkekle gitmesi korkusunu hep içinde taşırdı. İkinci eşini de severdi. Her zaman düşünceli ve anlayışlı
olan ikinci eşi, aynı zamanda tüccarın en yakın sırdaşıydı. Nitekim ne zaman bir sorunla karşılaşsa, ikinci eşiyle paylaşır, ikinci eşi ise her zaman onun zorlu dönemlerinden sıyrılmasına yardım ederdi.
Tüccarın ilk eşi ise, hep ona sadık kalmış, evin bakımı ve temizliği gibi sorumlulukları tümüyle üstlenmiş, eşinin işinde başarılı olmasında ve bu kadar zenginleşmesinde de büyük katkıları olmuştu. Ama tüccar, ilk eşini kadının ona karşı olan derin sevgisine rağmen sevmez, onu pek dikkate almazdı.
Bir gün tüccar hastalandı. Çok geçmeden öleceğini hissediyor, biliyordu. Hep sahip olduğu zengin hayatını düşündü ve kendi kendine şöyle dedi:
“Şimdi dört eşim var. Ama öldüğümde yalnız kalacağım. Ne kadar çaresizim!”
Sonra dördüncü eşine sordu, “En çok seni sevdim, en güzel kıyafetleri sana aldım ve sana büyük özen gösterdim. Şimdi ölüyorum, benimle gelecek misin?”
“Kesinlikle hayır” diye cevapladı kadın ve başka bir şey söylemeden öylece gitti. Bu cevap keskin bir bıçak darbesi gibi tüccarın yüreğine oturdu. Üzgün tüccar bu kez üçüncü eşine döndü: “Seni tüm hayatım boyunca sevdim. Şimdi ölüyorum, benimle gelecek misin?”
“Hayır” dedi üçüncü eşi de, “Hayat çok güzel. Sen öldükten sonra yeniden evleneceğim.”
Tüccarın kalbi bir kez daha kırıldı. İkinci eşine, “Her zaman yardımın için sana döndüm ve sen bana hep yardım ettin. Şimdi yine senin yardımına ihtiyacım var. Ben ölürken, benimle gelecek misin?” diye sordu.
“Üzgünüm, bu kez sana yardım edemeyeceğim” dedi kadın, “Sana sadece mezara kadar eşlik edebilirim.”
Bu yanıt, hasta tüccarın kalbine bir yıldırım gibi düştü; artık harap ve bitkin bir haldeydi…
Sonra bir ses duydu: “Seninle birlikte terk edeceğim. Nereye gidersen git seninle geleceğim.”
Tüccar, ilk karısının kendisine baktığını gördü. İlk karısı, yetersiz beslenmesi nedeniyle oldukça zayıflamıştı. Tüccar, ölüme gittiği şu durumda bile onun haline üzüldü, “Keşke” dedi, “Keşke sana daha iyi bakabilseydim!”
Aslında hayatta her birimizin dört eşi var:
Dördüncü eşimiz bedenimiz. Onun iyi görünmesi için ne kadar zaman ve para harcarsak harcayalım, öldüğümüzde bizi terk edecek.
Üçüncü eşimiz, sahip olduğumuz statü ve zenginliğimizdir. Öldüğümüzde, onlar da bizimle gelmeyecek hepsi başkalarının olacaktır.
İkinci eşimiz ailemiz ve arkadaşlarımızdır. Yaşarken ne kadar yakın olursak olalım, bize ancak mezarımıza kadar eşlik edebilirler.
Birinci eşimiz ise ruhumuzdur. Hayatımız boyunca zenginlik ve statü peşinde koşarken ihmal ettiğimiz ruhumuz… Biz nereye gidersek gidelim, bizi takip eden tek şey.
Belki onu yetiştirmek ve güçlendirmek için şimdiden daha fazla vakit ayırmak, ölüm döşeğinde hayıflanmaktan daha iyi bir fikirdir.
-Alıntı-
Tüccarın ilk eşi ise, hep ona sadık kalmış, evin bakımı ve temizliği gibi sorumlulukları tümüyle üstlenmiş, eşinin işinde başarılı olmasında ve bu kadar zenginleşmesinde de büyük katkıları olmuştu. Ama tüccar, ilk eşini kadının ona karşı olan derin sevgisine rağmen sevmez, onu pek dikkate almazdı.
Bir gün tüccar hastalandı. Çok geçmeden öleceğini hissediyor, biliyordu. Hep sahip olduğu zengin hayatını düşündü ve kendi kendine şöyle dedi:
“Şimdi dört eşim var. Ama öldüğümde yalnız kalacağım. Ne kadar çaresizim!”
Sonra dördüncü eşine sordu, “En çok seni sevdim, en güzel kıyafetleri sana aldım ve sana büyük özen gösterdim. Şimdi ölüyorum, benimle gelecek misin?”
“Kesinlikle hayır” diye cevapladı kadın ve başka bir şey söylemeden öylece gitti. Bu cevap keskin bir bıçak darbesi gibi tüccarın yüreğine oturdu. Üzgün tüccar bu kez üçüncü eşine döndü: “Seni tüm hayatım boyunca sevdim. Şimdi ölüyorum, benimle gelecek misin?”
“Hayır” dedi üçüncü eşi de, “Hayat çok güzel. Sen öldükten sonra yeniden evleneceğim.”
Tüccarın kalbi bir kez daha kırıldı. İkinci eşine, “Her zaman yardımın için sana döndüm ve sen bana hep yardım ettin. Şimdi yine senin yardımına ihtiyacım var. Ben ölürken, benimle gelecek misin?” diye sordu.
“Üzgünüm, bu kez sana yardım edemeyeceğim” dedi kadın, “Sana sadece mezara kadar eşlik edebilirim.”
Bu yanıt, hasta tüccarın kalbine bir yıldırım gibi düştü; artık harap ve bitkin bir haldeydi…
Sonra bir ses duydu: “Seninle birlikte terk edeceğim. Nereye gidersen git seninle geleceğim.”
Tüccar, ilk karısının kendisine baktığını gördü. İlk karısı, yetersiz beslenmesi nedeniyle oldukça zayıflamıştı. Tüccar, ölüme gittiği şu durumda bile onun haline üzüldü, “Keşke” dedi, “Keşke sana daha iyi bakabilseydim!”
Aslında hayatta her birimizin dört eşi var:
Dördüncü eşimiz bedenimiz. Onun iyi görünmesi için ne kadar zaman ve para harcarsak harcayalım, öldüğümüzde bizi terk edecek.
Üçüncü eşimiz, sahip olduğumuz statü ve zenginliğimizdir. Öldüğümüzde, onlar da bizimle gelmeyecek hepsi başkalarının olacaktır.
İkinci eşimiz ailemiz ve arkadaşlarımızdır. Yaşarken ne kadar yakın olursak olalım, bize ancak mezarımıza kadar eşlik edebilirler.
Birinci eşimiz ise ruhumuzdur. Hayatımız boyunca zenginlik ve statü peşinde koşarken ihmal ettiğimiz ruhumuz… Biz nereye gidersek gidelim, bizi takip eden tek şey.
Belki onu yetiştirmek ve güçlendirmek için şimdiden daha fazla vakit ayırmak, ölüm döşeğinde hayıflanmaktan daha iyi bir fikirdir.
-Alıntı-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder