Duygu


Duygu yaşamak, duygulanmak insanın sahip olduğu en önemli özelliklerinden birisidir. Duygular yaşamın rengi, “tadı tuzu”dur; duygunun yaşanmadığı bir yaşam düşünülemez. Yaşadığının farkında olan insanoğlu, kendisinde ve çevresinde olup bitenleri bir yandan algılarken bir yandan da bunları değerlendirir ve yorumlar. Bu sürece her zaman çeşitli (bazen belli belirsiz, bazen de çok yoğun) duygular eşlik eder.

        Herkesin her zaman yaşadığı bir şey olmasından mı, bir zayıflık olarak görülmesinden mi, yoksa kontrol edilebilir bir şey olarak görülmesinden mi bilinmez; duygular bir insanın iç dünyasının aynası olmasına karşın, genellikle hak ettiği değeri görmez. Anlamı, değeri, yol göstericiliği atlanır.


        İnsan hiçbir zaman saf ve tek bir duygu yaşamaz, hissettikleri her zaman bir çok duygunun karışımından oluşur. İnsanın doğasından kaynaklanan ve temel duygular olarak adlandırılabilecek duygular zaman içinde bir çok duyguya dönüşür. Duyguları mümkün olduğunca ayrıştırmak ve temel duygulara ulaşmak insanı ve insanın  kendisini anlamada çok önemli köşe taşlarıdır.

        Duyguları anlatmak için günlük dilde bir çok sözcük kullanırız; bunların hangisinin temel duygu olduğunu, hangilerinin hangi temel duyguların karışımından oluştuğunu söylemek pek kolay değildir.

         İnsanın her türlü yaşantısına olup bitenleri bilme, değerlendirme ve düşünce yanında duygu ya da duygular eşlik eder. Örneğin beklenmedik bir anda bir trafik kazası tehlikesi geçiren kişi şaşkınlık, korku, endişe, sevinç gibi duygular yaşayabilir. Olayın özelliğine göre yaşanan duygunun şiddeti ve niteliği değişir; insanoğlu kimi zaman kontrol edilemez derecede yoğun, kimi zaman da belli belirsiz duygulanır. Fakat unutulmaması gereken noktada her zaman bir çok duygunun bir arada yaşandığıdır. Hatta bazen zıt gibi görünen duyguların bir arada yaşanabildiği herkes için tanıdık bir durumdur. Fakat duyguları ayrıştırmak o kadar kolay değildir.

         İnsanların daha çok hangi duyguları yaşayacağını belirleyen en önemli etmen kişilik özellikleridir. Örneğin özgüveni düşük ve kendine güvenmeyen bir kişi, otorite olarak gördüğü bir insanla basit bir şey konuşması gerektiğinde bile çok heyecanlanabilir. Kişiliğin bir bileşeni olarak duygusal yapı insanların kendine özgü bir kişilik yapısına sahip olmasında önemli bir belirleyicidir ve bu nedenle bir çok kişiyi neşeli, sakin, heyecanlı, sinirli, kederli, kırılgan, alıngan, sıkıntılı, ürkek gibi sıfatlarla betimleriz. Fakat bu duygusal yapı insanlara değişmez bir duygulanma biçimi vermez. Her insanın yaşadıklarına göre duygularında değişmeler olur. Örneğin genel olarak karamsar olan bir insan bazı günler neşeli ve iyimser olabilir. Kişinin mizacı nasıl olursa olsun iç ve dış uyaranlar nedeniyle kişide ortaya çıkan duygular da (sevinç, üzüntü, utanç, kızgınlık, öfke gibi) duygulanımı ifade etmektedir.

Kendini Tanıma Rehberi
Erol Özmen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder